Nimetullah Paşa'nın trajedisi
1917 yılında Ermeni-Rus orduları Azerbaycan'ı kasıp kavurur, müslüman Türk ahali zor durumdadır. Osmanlı devleti yardım amacıyla Nuri Paşa komutasında bir orduyu Azerbaycan'a gönderir (1). Askerin içinde 7 yaşında bir çocuk vardır. Babası Nimetullah Paşa, annesi ölmüş çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığından yanında götürür. İstanbul'da başlayan yolculuk Gence'de son bulur. Babası Ahmet'i (Nevruz Caferov) çocuk yurduna teslim ederek, Azerbaycan'ın iç bölgelerinde devam eden savaşa katılmak amacıyla cepheye koşar.
Nevruz Caferov, 1910 yılında İstanbul'da doğar. Evlerinin önündeki kalabalık hiçbir zaman hatırasından çıkmıyor. ''Rahmetli annemin Hakk'ın rahmetine kavuştuğu gündü o gün'' diyor kısık bir sesle. Annesinin genç yaşta ölmesi onu derinden etkilemiş. Babasının birkaç kez sessiz ağladığına şahit olmuş.
Ahmet'in Gence günleri çok zor geçer. Annesinin vefatından sonra öz yurdundan ve arkadaşlarından ayrı düşmek çok zoruna gider. Annesinin yokluğuna bir de baba hasreti eklenir. Çoğu geceler 'anne-baba' çığlıklarıyla uyanır ve sabaha kadar ağlar. Yurtta kaldığı iki yıl boyunca Ahmet'i hiçbir şey teselli edemez.
Bu arada Azerbaycan bağımsızlığını ilan eder. O sıralar 9 yaşında olan Ahmet, ''Belki babasından bir haber alır'' düşüncesiyle önce Bakü'ye, sonra da İran sınırına yakın Lenkeran şehrindeki çocuk yurduna gönderilir. 28 nisan 1920'de Rus askerleri Azerbaycan'ı yeniden işgal edince bu tarihe kadar ülkede kalmış Osmanlı askerleri birer ikişer İran üzerinden vatan yolunu tutar. Hasrete dayanamayan Ahmet, bir haber alırım ümidiyle çocuk yurdundan firar ederek İran'ın Astara şehrine gider. Bir yıl boyunca babasının izini bulmaya çalışır. Babasını bulamayınca Lenkeran'a dönerek tekrar çocuk yurduna yerleşir.
Osmanlı askerleri için Azerbaycan güvenli değildir. Bolşeviklerin iktidarda olduğu bu topraklarda Osmanlı askerlerini yargılamak üzere mahkemeler kurulmuştur. Canlarını kurtarabilenler İran üzerinden Anadolu'ya geçmeye çalışır. Ancak bu güzergah tehlikelidir. Osmanlı tüfekleri çok değerli olduğundan mehmetçiklere bu kez eşkıyalar musallat olur. Kimisinin eşyaları yağmalanır kimisi de öldürülür. Nimetullah Paşa önce Gence'ye, sonra Bakü'ye gider. Yakalanıp idam edilirim korkusuyla Lenkeran'a gider. Bir yanda evladını gurbette bırakıp gitmek vardır, diğer yanda ölüm korkusu. Kararını verip İran'a geçer, fakat daha öteye gidemez. Lenkeran'a geri döner. Sokaklarda dolaşırken oğluna rastlar. Kimliklerini gizlemek zorundadırlar. Osmanlı zabiti Nimetullah, Sovyet vatandaşı Nimet olurken Ahmet'in ismi de Nevruz Caferov olur.
Baba Nimetullah düğünlerde ve bayramlarda akerdeon çalmaya başlar Lenkeran'da. Bir Azeri hanımla evlenir, Nevruz'un üç kardeşi olur. İstanbul'dan getirdiği oğlunu askeri okula yazdırır. Bakü'de okuyan Nevruz, bir gün üşüterek hastalanır ve tedavi görmek için Lenkeran'a babasının yanına gider. Bir hafta sonra okula döndüğünde; hem okuldan atıldığını hem de mahkemeye verildiğini öğrenir. Üç yıl hapis yatar. Hapisten çıktığında inşaat işçiliği dahil her işi yapmaya başlar.
1941 yılında Almanya Rusya'ya saldırır. Halk seferberliğe çağrılır. Nevruz da savaşa katılarak 'cesur asker' olarak nam salar. 1942 yılında Ukrayna'da yaralanarak Almanlara esir düşer. Kamplarda yapılan ideolojik propaganda düşüncelerini değiştirir. Esir Azerilerin bir araya toplanarak askeri lejyonlar kurulması işine yardımcı olur. Almanların Sovyet ordularını mağlup edeceği varsayımından hareketle Azerbaycan'da kurulacak hükümetin hazırlıklarına girişir.
Almanların talimatıyla İstanbul'a gelerek Mehmet Emin Resulzade'yi alarak geri döner. İtalya, Fransa, Avusturya, Bulgaristan, Polonya, Romanya gibi Avrupa ülkelerini dolaşarak Azerbaycanlıların işkenceden kurtulmalarına ve lejyonda toplanmalarına yardımcı olur. Almanca, İtalyanca ve Fransızca çok iyi şekilde konuşabilmektedir. Savaş, Almanların yenilgisiyle biter. Hem lejyon çalışmaları hem de Azerbaycan devleti ile ilgili bütün ümitleri suya düşer. 1946 yılında Avusturya'da yakalanarak Sovyet yetkililerine teslim edilir.
Bakü'de KGB bürosunun bodrum katında işkence görür. Mahkemede 25 yıl hapis cezası alarak sürgüne gönderilir. 1953'te Stalin ölür, Rusya'da değişiklikler olur. Nevruz Caferov, 8 yıl yattıktan sonra 1956 yılında vatanına geri döner.
Fabrikada işçi olarak çalışır, tiyatroda sahneye çıkar, devlet korosuna katılır. Hayallerinde canlandırdığı İstanbul'dan iki farklı manzarayı yağlı boya ile keten kumaşın üzerine yansıtır. Şimdi evindeki bu tablolarda ana figür olarak küçük Ahmet'in hafızasında kalan İstanbul'a ait camiler, köşkler ve denizler göze çarpıyor. 56 yaşında evlenir. Nevruz Caferov önce eşini sonra da oğlu Fahrettin'i kaybeder. Bakü'deki evinde Mehmet Emin Resulzade'nin hediyesi Kur'an-ı Kerim ve Nuri Paşa'nın hediye ettiği kalpağı duruyor. Gelini ve torunlarıyla yaşayan Nevruz Caferov'un tek arzusu ölmeden İstanbul'u görebilmektir. (2)
DİPNOTLAR:
1-Kafkas fatihi Nuri Paşa, Enver Paşa'nın kardeşi olup Azerbaycan'dan dönünce ticarete atılır. Sütlüce'de silah fabrikası kurar. Pakistan Mısır ve Suriye'nin verdiği silah siparişlerini hazırlarken 1949 yılında fabrikası havaya uçurulur. Patlama öyle şiddetlidir ki cesedinden hiçbir parça bulunamaz. Hatırasına izafeten boş bir tabut ve 27 işçinin cesedi toprağa verilir.
2-Kanal 7'de Türksoy'la İpekyolu programının yapımcısı Seyfullah Türksoy 2004 yılında Nevruz Dede'yi Bakü'de ziyaret etti. Nevruz Dede'nin tek arzusu vardı, ölmeden İstanbul'u görmek… S. Türksoy bir sene sonra Nevruz Dede'yi İstanbul'a getirdi. Nevruz Dede uçaktan iner inmez toprağı öpüp ağladı. Sultanahmet civarında Padişah'ın onları dualarla uğurladığını hayal meyal hatırladı. Nevruz Dede bir müddet sonra Bakü'de 96 yaşında vefat etti. Seyfullah Türksoy ve ekibi cenaze törenindeydi…